şişli escort -
escorts
مواقع مراهنات ギャンブル مواقع مراهنات مواقع مراهنات çocuk bornozu çocuk bornozu مواقع مراهنات смотреть порно онлайн ギャンブル ギャンブル ギャンブル ギャンブル ギャンブル ギャンブル ギャンブル المواقع المثيرة deneme pornosu çeken siteler
Bugun...

‘Sosyal Yardımlar Kısılarak Krize Çözüm Üretilemez’

Ekonomik krizin kendini her geçen gün daha fazla hissettirdiği bir süreçten geçiyoruz. Hükümetin krizi yok sayan açıklamaları devam etse de halk krizi her geçen gün daha fazla ‘tecrübe etmek’ zorunda kalıyor. Hükümet bir yandan krizi görmezden gelirken bir taraftandan da çeşitli adımlar atıyor. Bunun en göze çarpanı ise sosyal yardımlarda kesintiye gidilmesi.
facebook-paylas
 Tarih: 05-11-2018 10:26:17

‘Sosyal Yardımlar Kısılarak Krize Çözüm Üretilemez’

Ekonomik krizin kendini her geçen gün daha fazla hissettirdiği bir süreçten geçiyoruz. Hükümetin krizi yok sayan açıklamaları devam etse de halk krizi her geçen gün daha fazla ‘tecrübe etmek’ zorunda kalıyor. Hükümet bir yandan krizi görmezden gelirken bir taraftandan da çeşitli adımlar atıyor. Bunun en göze çarpanı ise sosyal yardımlarda kesintiye gidilmesi. İş öyle bjr boyuta vardı ki resmi ağızlardan “Eşleri yaşamını yitirmiş teyzelerin devletten aldıkları maaş nedeniyle amcalar kendilerine eş bulamıyor. Bu mağduriyeti görelim” diye açıklamalar yapılarak sosyal yardımlarda yapılacak kesintilere gönderme yapıldı. Piyasa ekonomisinin hâkim olduğu ülkelerde kriz zamanlarında ilk kesinti yurttaşlara yönelik sosyal yardımlar olurken bunun bir çözüm olup olmadığı ise neredeyse hiç tartışılmıyor.

Prof. Dr. Berrin Ataman bu meseleyi teorik ve çeşitli yönleriyle yıllardır çalışan isimlerden biri.

Altınbaş Üniversitesi İİBF Dekanı da olan Ataman ‘Sosyal politikanın temel bir felsefesi var: Bu bir hak. Bu hakkı vatandaşa sağlayacak olan da devlet. Dolayısıyla bunun dışına çıktığınız zaman özel alan yaratır. Sosyal politikalar olmazsa olmaz. Devlet bu alanda düzenleyici olmazsa başka yapılar kendi ihtiyaçlarına göre bu alanı doldurur” diyor. Prof. Dr. Ataman bunları söylerken aklıma Türkiye’deki tarikatların yoksul yurttaşlara dönük adımları ve halkın bu yapılara nasıl mecbur bırakıldığı geliyor. Pazartesi Söyleşisi’nin bu haftaki konuğu Prof. Dr. Berrin Ataman ile seçim zamanı yapılan ‘yardımlardan’ sosyal harcamalara sosyal devletin ne anlama geldiğini güncel ve tarihsel anlamını konuştuk.

► Sosyal devlet kavramının teorik ve tarihsel arka planında başlayalım isterseniz…
Sosyal devlet vatandaşın ekonomik ve sosyal haklarını koruyan bir yönetim biçimidir. Bu çerçevede sosyal devlet ile sosyal politikalar iç içe geçmiş kavramlardır. Sanayi devriminden sonra işçi sınıfının ortaya çıkmasıyla birlikte sosyal politika uygulamaları ivme kazanmıştır. Diğer bir ifadeyle sanayi devrimi sonucunda net bir şekilde ortaya çıkan piyasa mekanizması toplum ilişkilerinin merkezine yerleşerek işçileri koruyan sosyal politikaları gündeme getirmiştir. Bu anlamda 2. Dünya Savaşı’ndan sonra sosyal politika dar anlamda işçiyi koruyan bir mekanizma olarak tanımlanır.
Ancak tarihsel gelişim seyri içerisinde ekonomik koşullardaki değişmeler sosyal politikalarda da değişimlere neden olmuştur. Özellikle 1945-1970 arasındaki daha devletçi sosyal politikalar 1970 sonrasında refah devleti kavramına evrilmiş ve daha geniş bir sosyal politika tanımı buradan ortaya çıkmıştır. Sadece işçi haklarını koruyan sosyal politikalardan refah devleti politikalarına geçilmiştir.

► Nedir bu tanım?
Vatandaşların daha iyi yaşam koşullarının sağlanması için izlenen politikalardır. Refah devleti politikaları 1975-1990 yılları arasında ortaya çıkmıştır.
1980 sonrası liberal politikaların egemen olmasıyla birlikte, 1990’lı yıllara girildiğinde sosyal politikalar daha çok uluslararası örgütlerin yönlendirdiği ekonomi politikalarıyla uyumlu hale getirilmesiyle tanımlanmaya başlanmıştır.

► Türkiye’de nedir durum?
Türkiye de bu gelişmelerden çok bağımsız değil. Aynı dönemsel gelişmeleri paralel olarak Türkiye’de de görebilmemiz mümkün. Türkiye’de bir sosyal devlet anlayışının ortaya çıkması 1961 Anayasası ile olmuştur. Devlet sosyal politika alanında sembolik bir ‘devlet baba’ figürü olarak gözükmüştür. Ancak devlet sosyal politika uygulamaları ile her türlü ihtiyacı karşılayamamış dolayısıyla buradan ortaya çıkan boşlukları da ‘aile’ doldurur hale gelmiştir.

► Ailenin meseleye dahil olması nasıl oluyor, devletin rolü aileye mi veriliyor?
Devletin rolü aileye verilmiyor, aile aslında kendiliğinde bu işin içine girmiş oluyor. Türk aile yapısı kültürel olarak böyle adımları atmaya uygun bir dokuda. Ailenin korumacı olması kültürel dokumuzda var. Dolayısıyla devletin eksik kaldığı noktalarda bu boşluğu aile dolduruyor. Bu sadece bize özgü değil Akdeniz Tipi Refah Modelleri’nde ailenin rolü baskındır. İspanya, Yunanistan, Portekiz gibi ülkelerde de aile benzer bir rol üstlenir.

Türkiye’de 1980 sonrası liberal politikaların egemen olmasıyla birlikte özel sektörün sosyal güvenliği sağlama rolü ortaya çıkmış ve 90’lı yıllarda da yine dünyadaki gelişmelere paralel olarak uluslararası örgütlerin ekonomi üzerindeki yönlendirmeleri sonucu uygulanan sosyal politikalar gündeme gelmiştir.

► Liberal politikalar sosyal devleti nasıl etkiliyor?
Nesnel bir değerlendirmeye tabi tutacak olursak liberal ekonomik politikalar sosyal haklarda kesintiye gitmeyi öngörür. Uygulamalar bunu gösteriyor. Sosyal hakların kesintiye uğraması liberal politikaları uygulayan bütün ülkeler için genel bir sonuç olarak karşımıza çıkıyor. En güçlü korporatist yapıdaki ülkelerde (Fransa, Almanya gibi) dahi sosyal haklardan taviz verildiği görülüyor.

Birgün

 

İşsizlik Fonu İşsizler İçin Değil Başkaları İçin Harcanıyor

Ekonomik krizin işçiler, çalışanlar açısından en dolaysız ve yakıcı sonucu işsizlik olarak ortaya çıkıyor. Kapanan ve daralan işyerleri, konkordatolar, toplu işten çıkarmalar ve ödenmeyen işçi alacakları krizin en ciddi faturasının işçiler tarafından ödeneceğini gösteriyor. Krizin yarattığı tahribata karşı geniş kapsamlı sosyal politikaların yürürlüğe konulması şart. Ancak işsizler için acil hem de çok acil önlemler gerekiyor. İşsizliğe karşı acil ve etkili önlemler İşsizlik Sigortası Fonu (İSF)ile alınabilir. Fon krizde işsizleri gerçekten koruyacak bir mekanizmaya dönüştürülebilir. Şimdi değilse ne zaman kullanılacak işsizlik sigortası fonundaki kaynaklar.


İşsize deva olmayan İşsizlik Sigortası Fonu
1999’da yasalaşan ve 2002’de uygulanmaya başlanan işsizlik sigortası uygulaması istenen sonuçları vermekten uzaktır. Yararlanma koşullarının zorluğu nedeniyle işsizler İSF’den yeterince yararlanamamakta, öte yandan cimri yapısı nedeniyle fonda ciddi kaynak birikmektedir. Böylece bu kaynaklar iştah kabartıcı hale gelmektedir.

Fon gelirlerinden işsizlik sigortası gideri olarak ayrılan pay oldukça düşüktür ve düşmeye devam etmektedir. 2016’da fon gelirlerinin yüzde 16,6’sı, 2017’de yüzde 14’ü işsizler için harcandı. 2018’de de fondan işsizlere ayrılacak kaynağın yüzde 13,2 civarında olacağı tahmin ediliyor. Bir fon düşünün ki adı ve amacı işsizlik ancak fon gelirlerinin sadece yüzde 13’ü işsizler için ayrılıyor. 2018’de işsizlere ayrılan fondan ayrılan kaynak yüzde 13 ile sınırlı kalırken diğer giderlerin (işveren teşvikleri ve istihdam teşvikleri) payı yüzde 55 civarında.

2018 sonu itibariyle fonda 128 Milyar TL civarında bir varlık olması beklenmektedir.Bu devasa kaynak Türkiye’nin milli gelirinin yaklaşık yüzde 3,5’ine karşılık gelmektedir. Fon varlığının merkezi yönetim bütçesine oranı ise yüzde 17’ye yaklaşmaktadır. İşte böyle devasa bir fon varlığı özellikle kriz koşullarında ve kamu borçlanmasının bedeli arttığında iştah kabartmaktadır. Geçmişte sosyal güvenlik fonlarının ucuz iç borçlanma aracı olarak kullanılmasına benzer bir biçimde İSF kaynaklarının ucuz iç borçlanma aracı olarak kullanılmaya başlandığı görülmektedir. Nitekim son günlerde fondan bazı kamu bankalarına düşük faizle kaynak sağlanması bunun en tipik örneğidir. Fon kaynaklarından 11 milyar TL Eylül 2018’de yaklaşık yüzde 9-10 civarında faizlerle kamu bankalarının 2023-2027 vadeli tahvillere yatırıldı.

Fon Zarar Etmeye Başladı
Bu tip uygulamalar İşsizlik Sigortası Fonunun son yıllarda zarar etmesine yol açıyor. Geçmişte enflasyonun üstünde reel gelirler elde eden İSF son yıllarda enflasyonun altında gelir elde ederek zarar etmeye başladı. Fonun 2016’dan bu yana enflasyon karşısında ciddi gelir kayıpları olduğu görülüyor. Fon yönetimi fon getirisini Üretici Fiyatları Endeksine (ÜFE) göre açıklamaktadır. Buna göre 2016 yılında ÜFE yüzde 9,94 iken fonun getirisi yüzde 8,2’de kalmıştır. 2017’de bu fark daha da açılmış ÜFE 15,47 olarak gerçekleşirken, fon getirisi yüzde 8,78’de kalmıştır. 2018 Eylül ayı itibariyle ÜFE yüzde 46,15 iken fon getirisi yüzde 9,78’de kalmıştır. Basit bir hesapla 2016 yılı sonunda 103 milyar TL olan fon varlığı, ÜFE kadar nemalansaydı 16 milyar getirisi olacaktı. Oysa bu getiri 9 Milyar TL’de kaldı. Fon 2017 yılında hatalı yatırım kararları nedeniyle en az 7 milyar TL civarında zarara uğratıldı. Bu zarar 2018 yılında daha da artacak. Fonun zarar etmesinin temel nedeni, fon varlıklarının piyasaya göre daha düşük faiz getirisi sağlanan devlet tahvillerine yatırılmasıdır. 2018 yılında fon varlığının yüzde 90’ı devlet tahvillerine yatırılmış durumdadır. İSF devlet için ucuz bir iç borçlanma mekanizmasına dönüşmektedir.

İşsizlik sigortası ne güne duruyor!
Krize karşı işsizlerin en önemli korunma aracı İşsizlik Sigortası Fonudur. Kriz koşullarında acil olan işsiz kalanlara derhal gelir sağlanmasıdır. Fon kaynakları kriz koşullarında sonuç getirmeyecek olan “aktif işgücü piyasası” önlemleri ve teşvikler yerine işsizlik ödeneğine ayrılmalıdır. İSF harcama önceliklerini değiştirmelidir. Bu çerçevede acilen atılması gereken adımlar şunlardır:

İşsizlik Sigortasından Yararlanma Koşulları Kolaylaştırılmalıdır:İşsizlik sigortasından yaralanmak için son üç yılda 600 gün çalışma koşulu 180 güne indirilmeli ve işsizlik ödeneklerinin miktar ve süresi uzatılmalıdır. İSF’de birikmiş kaynaklar (yaklaşık 127 milyar TL) kriz koşullarında işsizlerin korunmasını sağlayacak düzeydedir. Örneğin yararlanan işsiz sayısı dört katına çıktığında (yaklaşık 2 milyon) fon gelirlerinden harcanan miktar yaklaşık 20 milyar TL olacaktır. Fonun mali yapısı bunun için oldukça uygundur.

Ücret Garanti Fonundan Yaralanma Koşulları Genişletilmelidir:4447 sayılı İşsizlik Sigortası Kanunu’nda yer alan ve işverenin ödeme aczine düşmesi durumunda işçi alacaklarının korunmasını amaçlayan Ücret Garanti Fonu uygulaması iyileştirilmelidir. Mevzuat halen işçilerin üç aylık ücret alacaklarını garanti altına almaktadır. Bu süre en az 6 aya çıkarılmalı ve kıdem tazminatı dahil tüm işçi alacaklarını kapsamalıdır.

Kısa Çalışma Ödeneği Uygulamasına Olanak Sağlanmalıdır:İşsizlik Sigortası Kanunu “Genel ekonomik, sektörel veya bölgesel kriz ile zorlayıcı sebeplerle” haftalık çalışma sürelerinin önemli ölçüde düşmesi durumunda işçilere sözleşmeleri sona erdirilmeksizin kısa çalışma ödeneği verilmesine olanak sağlamaktadır. Bu yöntem kriz dönemlerinde işçilerin işlerini korumaları için önemli bir araç olabilir. Ekonomik zorluklarla karşı karşıya olan şirketler işçi çıkarmak ve daralmak yerine kısa çalışma ödeneğinden yararlanmalı ve böylece istihdam korunmalıdır.

İşsizlik Sigortası Fonunu krize karşı işçiler için kullanmanın tam zamanıdır. Fon ucuz iş borçlanma aracı değil, işsizin derdine derman olmalıdır.

Birgün

Etiketler

  YORUMLAR YORUM YAP | 0 Yorum
  FACEBOOK YORUM
Yorum
  DİĞER EKONOMİ Haberleri
  • BUGÜN ÇOK OKUNANLAR
  • BU HAFTA ÇOK OKUNANLAR
  • BU AY ÇOK OKUNANLAR
  HABER ARŞİVİ
  HAVA DURUMU
  NAMAZ VAKİTLERİ
nöbetçi eczaneler
  HABER ARA
Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
YUKARI YUKARI