Kime Oy Vereceğimi Açıklıyorum

Nereye gitsem, hangi ortamda kiminle karşılaşsam (yakın dostlarım dışında) gazeteci kimliğimle birkaç kelam ettikten sonra desteklediğim partinin sorulmasına çok kızıyorum. İlle de bir partiyi desteklediğimi merak edenlere ise, benim partimin 24 Haziran seçimlerine gir(e)meyen parti olduğunu söylüyorum!

Türkiye’nin sınırlarının çizildiği günün ruhundan uzak bir duygu ile 24 Haziran seçimlerine gidiyoruz. Siyaset dilinin giderek yerin dibine battığı ortamda siyasilerin tek reyting oranı argo sözcüklerle yükselen bir ülkeyi gözlüyor olmak çok acı.

Gündemin anlık değiştiği Türkiye’de siyasetin dönemselliğine kapılmış olmanın biraz olsun rahatlığını yaşıyoruz. Bombalar patlamıyor, şehit haberleri gelmiyor, insanlar ölmüyor, ekonomide Dolar ve Euro fiyatları biraz olsun gerileyerek takipçilerine nefes aldırıyor. Keşke her 3 ayda bir seçim olsa demenin mağrurluğuna kapılmıyor değilim.

Ülkede yapılacak seçim için vatandaş haklı olarak soruyor, her şey normal ilerliyor ise, neden seçim yapıyoruz?

Ülkede her şey normal değilse neden aynı yüzler adaylık yarışına giriyor?

Ülkede her şey sıkıntılı ilerliyorsa bunun muhatabı olan kişiler neden seçimde aday oluyor?

Bu soruların yanıtını bu ülkede bırakın bulmayı, aramak dahi insana bedel ödetir!

Seçime girecek her parti ve her Cumhurbaşkanı adayı dilinde kendi inancı, kendi kültürü, kendi ideolojisi üzerinden bezenen projelerle halkın/seçmenin karşısına çıkar. Türkiye sözünü sık kullanır ama parti fikrini çok anlatıp zihinlere kazımak görevini üstlenir adaylar.

Bugün, içinde ve dışında yaşananların hiç kimseyi, hiçbir kesimi memnun etmediği bir Türkiye’nin fotoğrafını çeken halka, böyle devam etmesini istemeyen liderlerin hiçbir ideolojiyle halkın karşısına çıkmaması gerektiğini bilmeleri gerekir. Seçim arifesinde aday adaylığı için parti genel merkezlerine koşanlardan tutun da onları oralara sürükleyen liderlerin sözde değil özde, gösteriş için değil hizmet için, rant için değil, vicdan için, adalet için, eşitlik ve özgürlük için, barış için, her türlü din, dil, ırk, mezhep, cinsiyet insanlarıyla mutluluk ve huzurun yaşandığı Türkiye yaratmak için yarış olduğuna halkı/seçmeni inandırmaları gerekir.

Benim hangi partiyi desteklediğimi merak edenler hak, hukuk ve adalet kavramlarını benimseyen ve hayata geçirenlerdir. Düşünmenin de hayata geçiremedikten sonra önemini yitirdiğini hatırlatmak isterim. İnsan örünüm olarak insandır ama diğer canlılardan ayrı kılınan bir özelliği vardır. Düşünme yetisi. Düşünemeyen insan görünüm olarak insan sayılsa da yaşamda hayvandan farksızdır. Zira hayvan da duygusaldır ama beyni olmadığından düşünemeyendir. İnsan kendinde olanın kıymetini bilmeli ve düşünme gücünü hayata taşımalıdır. İnsan ancak düşününce insandır.

Düşünmek acı verir insana. O acılar farkındalık yaratır insanda. Mutluluk fotoğraflarından başka bir şey çıkmaz karşına. Her yerde güzellikler görmek ister insan. Acı, kan, gözyaşı insanı benliğinden uzaklaştırır. Zihinde, dilde, fizikte bir saldırganlık yaşatır insana. Kötülük, zulüm, eziyet, yaşamak ya da yaşayanı görene tahammül edemez düşünen insan. Düşünen insanın böylesi zorba bir yaşamı hak etmediğini düşünür farkında olan insanlar.

Düşünen insan olduğuma inandığımdan hangi partiye oy vereceğimi yukarıda belirttim. Oy vereceğim parti seçime gir(e)meyen partidir. O parti kurulduğu günden bu yana insana dair her şeyin yaşanması gerektiğini savunandır. Özgürlüktür, Dayanışmadır.  Haziran sıcaklığında bir seçim olsun ve partiler değil, halk kazansın, Türkiye kazansın.