Tweet |
Kayserili Kadınlar, 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü dolayısıyla Kayseri Kadın Platformunun Cumhuriyet Meydanında düzenlediği kitlesel basın açıklamasında bir araya geldi.
Platform adına açıklama yapan Eğitim-Sen Kayseri Şube Kadın Sekreteri Kezban Yüksel, kadına karşı şiddet ve İstanbul Sözleşmesinin iptaline dikkat çektiği açıklamasında şunları söyledi:
Dünyada ve Türkiye'de yükselen kadın mücadelesinden aldığımız güçle, bu yıl da 25 Kasım’da erkek egemenliğine, yoksulluğa, işsizliğe, güvencesizliğe, ucuz işgücü olmamıza, ev içi emeğimizin sömürüsüne, hukuksuzluğa, cezasızlığa, ayrımcılığa, her gün yaşanan kadın katliamlarına, trans cinayetlerine, savaşa, ırkçılığa, erkek-devlet şiddetine karşı, biz kadınlar yine sokaklardayız.
Kadınlar her gün evde, işte, okulda, sokakta erkek ve erkek devlet şiddetine maruz kalmakta ya da şiddet tehdidi altında yaşamlarını sürdürürken, siyasal iktidar kadına yönelik şiddeti önlemek ve kadın kazanımlarını geliştirmek yerine, kadın düşmanı politikaların sürdürücüsü olmaya devam etmektedir. Dünyada ve ülkemizde milliyetçi muhafazakâr iktidarlar, pandemiyi de fırsat bilerek kadın kimliğine dönük saldırılarını arttırırken, AKP iktidarı tekçi, gerici ve cinsiyetçi temelde oluşturmayı tasarladığı yeni toplumsal düzenin inşası için kadın kazanımlarını zayıflatmayı temel almış, baskı mekanizmalarını tümüyle seferber ederek kadınları ev içinde ve kamusal alanda iradesizleştirmeye dönük saldırılarına hız vermiştir. İstanbul Sözleşmesi'nin bir gece yarısı feshinden sonra şimdi de 6284 sayılı yasa gibi şiddeti önlemede etkili yasal kazanımlar hedef gösterilmekte ve eril yargının cezasızlık politikası kadına yönelik şiddetin artmasına neden olmaktadır. Bu cezasızlıktan güç ve cesaret alan erkekler "gücüm yettiği için hedef aldım" diyebilecek cürette ve biz kadınları akıl almaz yöntemlerle katletmeye devam etmekte. Eril yargı erkekleri korurken, kadına yönelik şiddette, ve çocuk istismarında cezasızlık uygulanmaya devam ederken kadınların kendi hayatlarını savunması en ağır biçimde cezalandırılmaktadır. Yine kadınların yürüttükleri örgütlü mücadele hedef alınmakta baskı, gözaltı ve tutuklamalar hız kesmeden devam etmektedir. Bu yaklaşım alenen kadınların hayatına kastederek de olsa erkek egemen sistemin tüm mekanizmaları ile korunacağının beyanıdır.
Kadınların varlığı yok sayılmakta, aşağı görülmekte, toplumsallığını yerle bir etmek için her türlü yasak hayata geçirilmeye çalışılmakta sürekli olarak kadın kazanımlarına saldırılmakta, kadın emeği ve yaşamı üzerinde denetim kuramaya çalışılmaktadır. iktidarın kamusal alanı dinselleştirerek, aile irşat büroları, şiddet uygulayan erkekle arabuluculuk uygulamasını hayata geçirmeye çalışmak, boşanmayı zorlaştırma raporları, nafaka hakkını gasp etme kampanyaları ile kadınları sistematik olarak aileye mahkûm etme çabalarını gösteriyor. Yine yasal düzenlemelerle çocuğun cinsel istismara maruz kalması durumunda somut delil aranması, evlilik yaşının düşürülerek çocuk yaşta evlikleri yasalaştırma çabaları gibi çıkardıkları çocuğun yararını ve kadının güvenliğini gözetmeyen değişiklikler kadın ve çocuk düşmanı uygulamalara devam etmelerinin bir sonucudur.
İstanbul Sözleşmesi’nden bir gece yarısı çekilen, hayatını savunan kadınları cezalandıran, kadın kurumlarını kapatan, cinsel istismar suçlarında tutuklama için somut delil arayan, yargı paketi adı altına şiddet uygulayanları koruyan düzenlemeler getiren, toplumsal cinsiyet eşitliğini hedefe koyan, kadınları şiddetten uzaklaştıracak mekanizmaları işlemez hale getiren, kadın düşmanı politikalar uygulayan iktidar, erkek şiddetini meşrulaştırıyor, cesaretlendiriyor. Failler güçlerini İstanbul Sözleşmesi’nden çekilen, toplumsal cinsiyet eşitliğine inanmayan devletten alıyor. Başak Cengiz’in katili “kadındı, karşı koyamaz diye düşündüm” diyebiliyor bu gücünü erkek devletten alıyor. Kadın cinayetlerini önlemek şöyle dursun, Cumhurbaşkanı, İstanbul Sözleşmesi’ni ağzına alanları sapkın ideolojik ajandaya sahip olduğu yönünde açıklamalar yapıyor. Kim ne derse desin, bizler sokak sokak, il il İstanbul Sözleşmesi için sokaklardaydık, iktidarın sapkın ideoloji dediği bizlerin hayatta kalma mücadelesidir! Biz İstanbul Sözleşmesi’ni dillendirmeye, toplumsal cinsiyet eşitliği için mücadeleye devam edeceğiz.
İstanbul Sözleşmesi’nden çekilinmesiyle, kadınların yaşadıkları maruz kaldığı şiddetten uzaklaşarak yeniden bir yaşam kurmaları artık neredeyse imkansız hale geldi. Şiddet gören kadınların başvurabileceği danışma merkezi ve sığınma evlerinin sayısı yetersizken diyanet büroları her sokak başında kurularak şiddet gören kadınlara “sabretmeyi ve dua etmeyi” salık vererek çalışmaya devam ediyor.
İktidar, kadın varoluşuna karşı ayrıca savaş açmış olan, sokaklarda kadın fotoğraflarını kapatıp dizilerde kadın oyuncu olmasın diyen, kadınların okula gitmesini engelleyen Taliban ile görüşebiliyor, o rejimi tanıyor. Bu pespaye erkek dayanışmasına karşı biz kadınlar dayanışmamızı, mücadelemizi büyütüyoruz ve korkun her yerde “biz varız” demeye devam ediyoruz!
Savaşın en büyük mağdurlarından olan biz kadınlar, her fırsatta yok sayılıyoruz. Savaş yüzünden yaşadıkları yerleri terk etmek zorunda kalan göçmen kadınlar her fırsatta hedef gösteriliyor, ucuz iş gücü olarak sömürülüyor, cinsel istismara maruz kalıyor.
Nevin, Çilem, Yasemin, Nimet, Şebnem gibi şiddete uğrayan öldürülen ya da ölmemek için öldürmek zorunda kalan pek çok kadın, bir de erkek adaletin şiddetine maruz kaldı. Defalarca koruma kararı çıkarmasına rağmen şiddete maruz kalan kadınlar varken, devlet ölmemek için öldürmek zorunda kalan kadınlara adeta hepimizi cezalandırırcasına saldırıyor. Şiddetin her türlü biçimine maruz kalan kadınlar yargılanır ve cezalandırılırken, kadın katilleri iyi hâl ve haksız tahrik indirimi alıyor. Musa Orhan gibi pek çok erkek cezasız kalıyor, devlet tarafından korunuyor. Biz kadınlar erkek adalet karşısında gerçek adalet için mücadeleyi yükseltiyoruz. Devlet kanunları bizler için uygulamazken, kayyum rektör 6284ü kötüye kullanarak muhalif öğrencilere karşı uzaklaştırma çıkarabiliyor. Bu ikiyüzlü politikanıza karşı bugün sokaklardayız.
Birbirimizden aldığımız güç ve dayanışmayla “Bizim için bitmedi” demekten vazgeçmiyoruz, vazgeçmeyeceğiz!
Evde, sokakta, okulda, işyerinde ve hayatın her alanında, varız var olacağız.
Dünya’nın dört bir yanında, Türkiye’nin her köşesinde omuz omuza, yan yana, el ele büyüyoruz; arzularımızdan, hayallerimizden, hayatlarımızdan vazgeçmiyoruz. 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Uluslararası Mücadele ve Dayanışma Günü’nde eşit, özgür ve şiddetten uzak bir hayatı birlikte inşa edebileceğimizi biliyoruz.
Bugün çok daha güçlü ve çok daha örgütlü olarak hayatlarımıza ve haklarımıza sahip çıkıyor ''EŞİTLİK VE ÖZGÜRLÜK MÜCADELEMİZDEN VAZGEÇMİYORUZ İSYANIMIZI BÜYÜTÜYORUZ!
Kadınları erkeğe, sermayeye ve devlete daha da bağımlı hale getirmek için her türlü krizi fırsata çevirmenin hesabını yapanlara karşı sesimizi yükseltmek hesap sormak için İSYANDAYIZ!
Emeğimiz, bedenimiz ve kimliğimiz üzerindeki binlerce yıllık erkek egemen sömürü düzenine karşı İSYANDAYIZ!
Sermayeye, ranta, savaşa aktarılan bütçeye karşı toplumsal cinsiyete duyarlı bütçe hakkımıza sahip çıkmak için İSYANDAYIZ!
Fetvalarıyla ne giyeceğimizi, ne söyleyeceğimizi, nasıl yaşayacağımızı, erkeğe biat ve itaat etmemizi dayatarak bize sınır çizenlere karşı İSYANDAYIZ!
“İstanbul Sözleşmesinin fesih kararına karşı İstanbul Sözleşmesi uygulansın demek için İSYANDAYIZ!
Her türlü yasağa ve baskıya karşı eşitlik ve özgürlük için İSYANDAYIZ!
Her gün erkek devlet şiddetiyle katledilen kadınlar için İSYANDAYIZ!
İşsizliğe, yoksulluğa, güvencesizliğe, gericiliğe, tacize, tecavüze, istismara, kadın katliamlarına karşı İSYANDAYIZ!
Ölüme karşı yaşamı, savaşa karşı barışı savunmak için İSYANDAYIZ!
YAŞASIN KADIN DAYANIŞMASI! YAŞASIN EŞİT VE ÖZGÜR BİR YAŞAM MÜCADELEMİZ!
KAYSERİ KADIN PLATFORMU