1 Mayıs geldi. Her birimiz cümlesine başlarken 136 yıl önce gerçekleşen ve idam edilen işçilerin anısına, elbette mücadelenin ana talebine uygun olarak ilan edilen 1 Mayıs işçi bayramından bahsederiz. Ama bu günde çok özel bir nokta gözden kaçırılır, ya da bahsi az geçer. Ve belki de bugüne kadar 1 Mayısların bu denli birlik havasında kutlanmasına vesile olan o günkü katledilen işçilerin anısı olduğu kadar; birazdan bahsedeceğimiz kırılan bir önyargının da eşlik etmesidir.
Hepimiz biliyoruz; yüz binler halinde 8 saatlik işgünü talebi için alana çıkan Amerikalı işçiler, en önemli işçi önderlerinin katledilmesiyle susturulmaya çalışıldılar. Ama tüm baskılara rağmen mücadeleye de devam etmesini bildiler. Onlarca kentte yüz binlerce işçi gibi yürüyüşünü yapan mütevazı bir işçi gurubundan bahsedeceğiz.
Öyle ki; yüz binlerin yanında 6 bin işçi evet yalnızca 6 bin işçi Kentucky’de yürüyüşünü yaptı o dönem. Ama çok ciddi bir önyargı ve prangayı kırarak. Siyah ve beyaz işçiler bu kentte kolkola yürümeyi başardılar o gün. Yaratılan tüm önyargılara, siyah emekçilerin dışlanmasına karşın bu kardeşlik yürüyüşünü başardılar. O güne kadar siyahların parklara girip oturmaları bile yasaklanmıştı, zira beyaz işçiler de bu önyargıdan etkileniyor ve siyahları dışlıyorlardı. Ta ki sınıf çıkarlarının aynı olduğunu öğrenecekleri 1 Mayıs’a kadar.
Evet, aslında 1 Mayıs’ı anlamlı kılan en önemli olaylardan olan bu yürüyüş; kardeşleşmenin başarılması durumunda etkisinin de kalıcı olacağının ispatı ve mührü oldu.
Ülkemizde de kardeşleşmenin önüne on yıllardır çıkarılan önyargıları kırmak ve birliğin tohumunu daha da güçlü atmanın zamanı gelmedi mi? kimi zaman aleviler, kimi zaman Kürtler, kimi zaman kadınlar ama şimdi en çok da aynı tezgah başında çalışsak da, birlikte ter akıtsak da düşman ilan edilen mülteciler.
Onlara az para veren de aynı patron bizlere haklarımızı vermeyenler de. Savaşları çıkaranlar da aynı emperyalist güçler ve onların tek tek ülkelerdeki işbirlikçileri ama sanki savaşı yaşamak istemeyenler suçlu ilan edilir. Hem kendi ülkemizde hem de tüm ülkelerde kardeşliğin yayılması gerekirken ama aramızdaki köprüler yıkanlar karlarına kar katanlar değil mi?
Şimdi tam zamanı değilse ne zaman? Bunca yoksulluk yaşanırken, zamlar almış başını giderken, gıdaya ulaşmak zorlaşmışken, savaşların yükü üstümüze yıkılırken, maaşlar erirken ön yargı duvarlarını yıkmanın zamanı değil mi? yıkılırsa altında bizi sömürenler kalacak bunu bilmeliyiz. Ama bizler kardeşliği ve diğer haklarımızı da kazanacağız. İşimiz geleceğimiz ekmeğimiz ile özgürlük ve barışı ancak bu yolla inşa edeceğiz, bu bilinmeli. 136 yıl önceden bize bu mirası bırakan siyah ve beyaz işçilerin sesleri yankılanıyor. “Haydi kurun kardeşlik köprüsünü, yıkın sömürü çarklarını…”
1 Mayıs 1886'da, grev ve gösterilere yarım milyon işçi katıldı. Irklar arasındaki dayanışma da o gün en yüksek noktaya ulaştı. Louisville, Kentucky'de 6 binden fazla siyah ve beyaz işçi, birlikte yürüdü. O dönemde Louisville'deki parklar, siyahlara kapalıydı. İşçiler, sokaklarda yürüdükten sonra hep birlikte Ulusal Park'a girdi. Her eyalet ve kentte, siyah ve beyaz işçilerin birlikte yaptığı gösteriler, gazeteler tarafından, 'Böylece önyargı duvarı yıkılmış oldu' şeklinde yorumlanmıştı.