Sokaklarda bir anket yapılsa, sorumuz da
‘’Kadına yönelik şiddet ve ev içi şiddetin önlemesini ister misiniz?”
Olsa; cevap ne olur sizce?
Hayır diyen bir insan çıkar mı?
Kesinlikle bir kişi bile hayır diyerek şiddeti onaylamaz.
Bakın kadın veya erkek diye ayırmadan soruyoruz.
Hepimiz huzurlu, sakin, sevgi dolu mutlu bir aile ortamında yaşamak isteriz.
Peki, böyle bir yaşam isterken neden devamlı kadına, çocuğa ve yaşlıya şiddetten şikâyetçiyiz?
Kültürümüzde de inancımızda da şiddet yokken bu sorun neden gündemimizin önemli bir noktasını oluşturuyor?
Nerede hata yapıyoruz? Hata yapıyor olduğumuz kesin. Kanunlarımızda eksik olan nokta var mı? Biliyoruz ki kanunlarımızda eksik bir nokta yok.
Türkiye olarak 11 Mayıs 2011’de ‘’Kadına Yönelik Şiddet ve Ev İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye Dair Avrupa Konseyi Sözleşmesi‘’ne ilk imza koyan devlet olmamızdan, Sözleşmenin İstanbul Sözleşmesi olarak anılmasından kadın dernekleri olarak çok gurur duyduk.
Bu Sözleşme ülkemizde kadınlara yönelik şiddetin önlenmesi konusunda olumlu adımlar atılmasına sebep oldu. 6284 sayılı “Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun” ve Şiddeti Önleme ve İzleme Merkezlerinin açılması (ŞÖNİM) İstanbul Sözleşmesi sayesinde gerçekleşti. Sözleşme devletin ve kadın sivil toplum örgütlerinin başarılı çalışmaları ile toplumda şiddet konusunda artan bir farkındalık yaşanmasına sağlarken; kamu-STK işbirliğinin en güzel örneklerinden biri oldu. Bugün sözleşmeden çıkılması olasılığı karşısında toplumda bir tepki oluştuğunu ve toplumun iki kutba ayrıldığını görüyoruz. Konunun konuşulması bile, kadınların kendilerini yalnız ve devlet tarafından korumasız bırakılmış hissini yaşamasına sebep oluyor. Şiddet uygulama eğiliminde olan erkekler de devletin kendilerine bu konuda ‘anlayışlı davranacağı’ gibi bir mesaj alıyor. Böyle bir hata yapılabilir mi?
"Kendinize gelin yahu!’’
Özlediğimiz beklediğimiz sesi duyduk nihayet.
İçişleri Bakanımız Süleyman Soylu, Polis Akademisi Anıttepe yerleşkesinde, “Aile İçi ve Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Değerlendirme” toplantısında gür sesiyle "Kendinize gelin yahu! Fiziksel olarak güçlü olabilirsiniz. Böyle bir ayıp olur mu? Neyi tatmin ediyorsun? Neyi ortaya koyuyorsun? Neyini sağlıyorsun? Hangi duygunu yüceltiyorsun? Ayıptır" dedi.
Bakanımızın bu toplantı da altını çizdiği önemli bir nokta ise 2020 yılının ilk 6 ayında cinayete kurban giden kadınların yüzde 90'ının kolluk birimlerine herhangi bir başvurusu ve talebinin olmadığının yapılan saha araştırmalarında ortaya çıktığını bildirmesidir. Yani ani öfke patlamaları ile sonu cinayete giden vakalar risk beklenen olaylar değildir. Soylu, "Bu çalışmaları yaparken bu suçların takibinde görev alan personelin uzmanlaşması ve eğitimine ayrı bir önem verildiğini belirtti. 2018 yılından bugüne kadar polis ve jandarma olarak toplam 234 bin 815 kolluk personelin bu konuda eğitim aldığı bildirildi. Bu kapsamda olmak üzere aile içi ve kadına karşı şiddet olaylarında vakaların risk durumunu belirleyip, vakaya özel koruyucu ve önleyici tedbirlerin alınması konusunda yol gösterici nitelikte olan “aile içi ve kadına karşı şiddet olayı kayıt formu”nun güncellenmesi ve yenilenmesi çalışmalarında sona gelindiği duyurusunu da yaptı.
Kısa süre önce de Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanı Zehra Zümrüt Selçuk, ŞÖNİM’lerin 81 il de kurulduğunu anımsatarak, yeni “Risk Analiz ve Yönetim Modülü kurulduğunu ve bu yıl sonuna kadar Kayseri’nin de içinde bulunduğu 18 il de (Amasya, Ankara, Antalya, Bursa, Denizli, Diyarbakır, Edirne, Erzincan, Gaziantep, Hatay, Kars, Kayseri, Kütahya, Muğla, Sakarya, Samsun, Trabzon ve Van ) ŞÖNİM Personeline modül kullanımının eğitiminin verildiğini bildirdi. Bu çalışmalar sonunda elde edilecek veriler ile ailelerin şiddete karşı risk haritasını tespit ederek krizden önce müdahale etme şansının olacağını söyledi.
İki bakanlığın da çalışma sonuçları birleştirilir ve veriler iyi niyetli olarak şiddeti önlemek üzere kullanılır ise şiddeti önlemede ciddi başarı elde ederiz.
Önemli olan noktalar şunlar: Devletin ilgili kurumlarının şiddetin önlenmesi konusunda veri toplamalı ve bu verileri değerlendirmeli. Bunun için yapılan açıklamalar ümit verici. Kadınlar kendisini yalnız hissetmemeli, devlet koruyucu – kollayıcı gücünü göstermeli. Tabi şiddete meyilli erkeklerin de şiddete başvurdukları takdirde kanunlara göre hesap vereceklerini bilmeleri lazım. Devamını bekliyoruz.
“Kendinize gelin yahu.’
Fiziksel olarak güçlü olabilirsiniz. Böyle bir ayıp olur mu?”
Bu ayıptan el ele kurtulalım. İstenirse şiddet önlenir!