şişli escort -
escorts
مواقع مراهنات ギャンブル مواقع مراهنات مواقع مراهنات çocuk bornozu çocuk bornozu مواقع مراهنات смотреть порно онлайн ギャンブル ギャンブル ギャンブル ギャンブル ギャンブル ギャンブル ギャンブル المواقع المثيرة deneme pornosu çeken siteler
Bugun...

SAĞLIKTA 'İŞLEM' ÜCRETİ ARTIYOR!

 Tarih: 19-02-2018 23:27:00
SAĞLIKTA DÖNÜŞÜMÜN SON ESERİ ŞEHİR HASTANELERİ BEDELSİZ DEĞİLDİR!
 
Anayasa'nın 17. maddesi'nde söz edilen "Yaşama hakkı"ndaki "yaşamak" yalnızca "canlılık özelliklerine sahip olmak" demek değildir. Bunun yanında bazı özellikleri, hatta koşul ve olanakları içerir ki bu da "sağlıklı yaşama hakkı"nı ortaya koyar. Herhangi bir hakla ilgili olarak o hakları koyan ve koruyan otoritenin, yani "devlet"in, her hakla ilgili üç temel görevi vardır. 
 
"Dokunmama" görevidir. Burada temel haklar bağlamında insanların yaşamlarına ve yaşama haklarına devlet yukarıda da belirtildiği üzere "dokunamaz".
Diğer görevi üçüncü kişiler ya da her türlü dış etkenden gelecek olan müdahale ve saldırılara karşı bu haklara "dokundurtmama" görevidir. Dolayısıyla yine aynı maddede söz edilen "koruma" görevini de bu bağlamda anlamak gerekir.
Bu haklardan yararlanılabilmesi için "bazı iş, görev ve eylemleri yapma, olanakları sağlama ve bazı hizmetleri yerine getirme sorumluluğu"dur.
Bu bağlamda "sağlık hakkı"nın da en az iki bileşeni olduğu anlaşılır;
Sağlıklı olma hakkı
Sağlık hizmetlerinden yararlanma hakkı
Sağlık hizmetlerinden yararlanma hakkı, bir ekonomik ve sosyal haktır. Bu yönüyle kamuya ya da Anayasa’da geçen biçimiyle devlete belli yükümlülükler öngörür. Devlet bu ödevleri altına imza attığı "Ekonomik, Sosyal, Kültürel Haklar Sözleşmesi"nin de bir gereği olarak yerine getirmek ve herkesin sağlık hizmetlerinden yararlanması için gerekli tedbirleri almak ve kişilerin sağlık hizmetlerinden yararlanmasını sağlamak durumundadır. (http://www.saglikhakki.org)
 
Pratikte de hastaneler, hastaların tedavi işini üstlenen kurumlardır. Bir toplumdaki bireylerin anayasa güvencesinde yer alan sağlıklı yaşama hakkının sağlanması-korunması, mevcut olan sistemde sadece devlet hastanelerinde mümkündür. 2002’de Sağlıkta Dönüşüm Programının hız kazanmasıyla özel sektör tarafından çok sayıda hastane açılmıştır. Kamu Özel Ortaklığında aşikâr olan tek gerçek; özel sektör-sermayenin doğası gereği daima kar amacı gütmesi ve asla durmak-doymak bilmezliğidir. Dolayısıyla özel sektörün bulaştığı bir sistemden halkın sağlık sorunlarına çözüm getirmesi asla beklenemez. Çünkü hasta bir toplum velinimetleridir. Geldiğimiz noktada Sağlıkta Dönüşümün 2. perdesinde devlet, anayasada asli görevlerinden biri olarak yer alan kişilerin sağlık hakkını sağlama-koruma görevini özel sektöre devretmiştir. 
 
Şehir hastaneleri vatandaşın yeni kabusu mu olacak?
 
TBMM Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Başkanı Vural Kavuncu, şehir hastanelerinin idari ve tıbbi yönetiminin tamamen Sağlık Bakanlığının elinde olduğunun altını çizerek, "Şehir hastaneleri özel hastane değil kamu hastaneleridir, devlet hastaneleri ile aynı statüdedir. Devlet hastanelerinde uygulanan muayene katkı payları dışında başka bir ücret alınmamaktadır." demişti. Öncelikle mevcut sistemde yaptığımız ödemelere bir göz atalım. 
 
Hastaneye ilk adımda ödenen 14 kalem
 
Hastaneye adım atıldığından itibaren muayene, tetkik, tıbbi malzeme, ilaç, reçete vs. adı altında ek olarak cepten SGK’ye 14 kalem katkı–katılım payı ve özel sağlık kurumuna ilave ücret olarak ödeme yapılmak zorunda. SGK’nin aldığı katılım, katkı ve ilave payları şöyle:
İkinci basamak kamu hastaneleri 6 lira, 
Üçüncü basamak eğitim ve araştırma hastaneleri 7 lira,
Üniversite hastaneleri 8 lira,
Özel hastaneler 15 lira,
10 gün içerisinde müracaatta muayene ücretine ek olarak 5 lira,
İlaç bedelinin yüzde 10 -20’si,
Her bir reçete için üç lira, üç kutuya ilave her bir kutu ilaç için bir lira,
Vücut dışı protez ve ortez bedelinin (brüt asgari ücreti geçmeyen) yüzde 10–20’si, 
Kurumla sözleşmeli vakıf üniversitesi ile özel sağlık kurum ve kuruluşlarınca SUT’taki (⦁ Sağlık Uygulama Tebliği) bedelin yüzde 200’ü, 
Üniversitelerde (Vakıf üniversiteleri hariç) öğretim üyelerinin mesai saati sonrası poliklinik muayenesinde muayene bedelinin iki katı, her bir girişimsel işlem için sağlık hizmeti bedelinin bir defada asgari ücretin iki katına kadarlık kısmı,
Otelcilik hizmetlerinde çift yataklı odalarda standart yatak tarifesinin 1.5 katı, tek yataklı odalarda ise 3 katı,
Eşdeğer ilacın en ucuzunun yüzde 10’nu,
İstisnai sağlık hizmetleri için işlem bedellerinin 3 katı ilave ücreti yine cepten çıkıyor.
Hal böyleyken Türkiye’deki Sağlıkta Kamu Özel Ortaklığı modeli temel olarak Birleşik Krallık’- tan ithal edildi. Sağlık Bakanlığı ile İngiliz Hazinesi Kamu Özel Ortaklığı Tanıtım Birimi’nin yaptığı toplantılar sonrasında da uygulanmaya başlandı. Manchester İşletme Okulu’ndan Prof. Jean Shaoul, Birleşik Krallık’taki KÖO’larının “maliyet açısından büyük bir finansal felaket olduğunu” belirtiyor ve  “Açık söylemek gerekirse, tam bir vurgunculuk… yurttaşların çıkarlarını bir bütün olarak gözeten rasyonel hiçbir yönetimin bunu yapmaması gerekir” diye ekliyor.
 İngiltere’nin deneyimlerine bakarsak KÖO’ları, kamu hizmetleri sunumunda kar dürtülü piyasa mantığının yerleşmesine yol açmaktadır. Eylül 2017’de uluslar arası ticaret bakanı Liam Fox İngiliz vergi mükelleflerinin 80 milyar Sterlinlik gereksiz bir yükün altına sokulduğunu ve bu yükün hastane yatırım maliyetlerinin en az yedi katı olduğunu açıklamak durumunda kaldı. Şimdilerde bu nedenle İngiltere’de KÖO projelerinin sayısında belirgin azalma var ve ilgili bakanlar ile danışmanlık şirketleri KÖO’yu sağlık turizmi açısından gözlerine kestirdikleri yeni sömürge ülkelerine pazarlıyorlar (https://t.co/R8H26KBFov).
 
İngiliz vatandaşlarını böylesi bir borcun altına sokan ve sağlık hizmetlerinden yararlanamaz hale getiren bu model, Türkiye’deki vergi mükelleflerinin ve sosyal güvencesi olmayanların sırtında devasa bir kambur olacaktır. 
TBMM Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Başkanı Vural Kavuncu, "Şehir Hastanelerinde hasta garantisi değil, işlem ve hizmet var. Garanti nedeni ile devletin milletin cebinden para çıkması olası değil." demiştir. Önceden kamunun sağladığı pek çok hizmet şimdi özel sektöre devredildi ve kamusal olarak şimdilik sadece çekirdek sağlık hizmetleri sağlanmaktadır. Kavuncu, şehir hastanelerinde yüklenici firmanın Sağlık Bakanlığı tarafından gösterilen arazide projesi verilen hastaneyi inşa ettiğini, tefrişatını yaptığını, tıbbi cihaz ve ekipmanını aldığını, sadece doktor ve hemşirenin kamu tarafından istihdam edildiğini de belirtmiştir. Tam 19 farklı alanda hizmet alınan bu şirketlerin bir hayır kurumu olmadığını kesinlikle biliyoruz.
 
Tipik Bir KÖO (PPP) Nasıl Çalışır?
 
Mevcut sağlık sisteminde devlete sadece primlerimiz ve zorunlu SGK ödemelerimizin yanında 14 kalem de kullanıcı vergisi ödüyoruz. Şehir hastaneleri projelerinde ise yüklenici şirkete de sağladığı hizmetlerden ötürü kullanıcı vergisi ödenecektir. Peki bu hizmetler nelerdir? Görüntüleme (röntgen, MR vs), laboratuar, çamaşırhane, yemek, otopark, vale, danışmanlık vs …
 
 
    
                                                                                                                             
Yabancı sermaye ortaklığında olan bu yüklenici şirketler birer hayır kurumu olmadığına göre, çok büyük ihtiyaç duyulan ! bu hastaneleri bize iyilik olsun diye bu kadar masrafla inşa edip güzel hatırımız için bize hizmet vermeyeceklerine göre şapkamızı önümüze koyup bir düşünelim. Eti senin kemiği benim diye satılan sağlık hizmetlerinin bedeli olacak da, ne kadar olacak? Vatandaş bu kamburu ne kadar taşıyabilecek? 
 
 
 
(https://t.co/R8H26KBFov)
Şimdilerde sağlıkta yeni slogan; ölen ölür kalan sağlar bizimdir…                                         
                                                                                                                                                
  Bu yazı 3665 defa okunmuştur.
  YORUMLAR YORUM YAP | 0 Yorum
  FACEBOOK YORUM
Yorum
  YAZARIN DİĞER YAZILARI
  • BUGÜN ÇOK OKUNANLAR
  • BU HAFTA ÇOK OKUNANLAR
  • BU AY ÇOK OKUNANLAR
YUKARI