Evlilik, iki yetişkin kişinin hayat boyu birlikte yaşamak üzere aynı çatı içerisinde yürütmek üzere kurduğu beraberliktir. Bu beraberliğin olmazsa olmazı, arkadaşlık, aşk, cinsellik, keyifli veya zor zamanların paylaşımıdır.
Evlilik kararı verilmeden önceki süreç, Flört, sözlenme ve nişanlılık dönemleri, kişilerin birbiriyle uyum içinde bir evlilik hayatı sürdürüp sürdüremeyeceği konusunda fikir yürütmelerine yardımcıdır. Evlenmeden önce uyum sorunları yaşayan bir çiftin evlilik çatısı içinde de uyum sorunları yaşaması ihtimali yüksektir.
Çiftler ilk kez bir arada yaşamaya başlamanın doğası gereği evliliğin neredeyse ilk bir yılını aynı evde birlikte yaşamaya uyumlanma süreci olarak geçirirler. Evlilik öncesinde çok uyumlu olan çiftler de aynı evde yaşamaya başladığında yeniden bir uyumlanmaya ihtiyaç duyabilirler.
Her çiftin ilişkisi biriciktir. Farklı koşullarda büyümüş ve büyüdüğü ortama uyum sağlama biçimleri şahsına münhasır olan iki farklı kişiliğin bir araya gelmesiyle oluşmuştur. Aynısı başka hiç bir yerde var olmayan yepyeni bir ilişkidir.
İki kişinin kurduğu yeni ilişki, dünyaya yeni gelmiş bir bebeğe benzer. Kendisini oluşturan yetişkinlerin bakımına ve beslemesine muhtaçtır.
Bu nedenle çiftin evlilik öncesi süreçleri aralarındaki ilişkiyi sağlıklı bir şekilde büyütüp büyütemeyeceklerinin küçük bir provası gibi düşünülebilir.
Çiftler evlilik öncesinde geçirecekleri sözlenme, nişanlanma gibi süreçlerin sonunda evlenme veya ayrılma kararı verebilecek kadar tanışmış olurlar.
İlk tanışma görücü usulü de flört yoluyla da olsa bu süreç çiftin birbirlerinin aile ve diğer çevrelerini tanımalarına olanak sağlar. Böylece eş adayı için kendini, diğer eş adayının aile veya diğer sosyal bağlarına dahil olmuş haliyle de gözlemleme şansı doğar.
Bu zamanlarda karşılaşılabilecek sorunların olgunlukla çözülebiliyor olması evlilik yolunda birlikte ilerlenebileceğine inancı kuvvetlendirir ve karar verilmesini kolaylaştırır.
Evliliğin hemen öncesinde ikilemler yaşamak son derece normaldir. Çünkü yeni bir yaşam biçimine başlanacak olan köklü bir değişim gerçekleşecektir. Hayat yeni bir yöne doğru ilerleyecektir.
Gelecek zamanla ilgili bilinmezlik ve belirsizlik henüz hazırlıkları yapılmakta olan evlilik için de söz konusudur.
Bazen eş adaylarının karşılıklı beklentilerinin uyuşmamasına veya çözümü mümkün olmayan anlaşmazlıklara rağmen nişanlılık süreçleri evlilikle tamamlanabilmektedir. Bu durumun başlıca nedenlerinden biri “ayrılma” olgusuna birey ya da toplum tarafından yüklenen gerçek dışı anlamlar olabilmektedir.
Kültürümüzde evlilik, evli çiftin özel yaşantısı olmaktan çok topluma malolmuş bir kurum gibi işlemekte, buna bağlı olarak evlilik öncesi süreçlerden itibaren toplumca irdelenme özelliği taşımaktadır.
Toplum nişanlanmayı ve evlenmeyi, eğlenceli törenlerle kutlayarak desteklemekte, ayrılmayı ise reddetme ve ayrılanı karalama tepkileriyle karşılamaktadır. Nişandan veya evlilikten ayrılmayı kabullenmek için taraflardan birinin suçlu olduğu varsayılır. Dolayısıyla çift, doğal bir anlaşmazlık gerekçesiyle kendi iradeleriyle, birbirini suçlamadan ayrılacak olsa bile her ayrılıkta bir suç ve suçlu aranır.
Çünkü topluma mal olan ilişkilerin, toplumun belirlediği şekilde yürümesi beklentisi vardır.
Evlilikte kişiler eşleriyle en özel hâllerini ve zamanlarını paylaşır, iki yetişkin bütün bireysel hassasiyetlerini birbiriyleyken yaşar. Bu yönüyle baktığımızda sağlıklı evlilikler bile dışardan müdahaleleri tolere etmekte zorlanan bir yapıya sahiptir. Başka bir deyişle dışarıdan müdahaleler eşlerin biricik özel ilişkisinin doğal yapısını bozucu etki yaratır.
Eşlerin aralarındaki ilişkinin sorumluluğunu başkalarına bıraktığında, evlilik dışardan başkaları tarafından yönetilen yapay bir oyuna dönüşür.
Böyle evliliklerde ne yazık ki en büyük acıyı, yine (genellikle) başkalarının öneri, istek ve beklentilerine göre doğurulmuş çocuklar çeker.
Tam da bu nedenle eş seçimi, düzenli hayatı olan evli biri olarak yaşamaktan, anne baba olmaktan, bir takım görünür maddî kazançlar elde etmekten daha önemlidir.
Dolayısıyla “nikahta keramet vardır” veya “evlenince düzelir” gibi doğruluğu şüpheli inançlarla evlenip ayrılmaktansa evlilik öncesindeki en az altı aylık bir tanışma süreci sonunda alınan bir ayrılık kararı daha sağlıklı olacaktır.
Evliliği anlamlı bir beraberlik yapan, eşlere ve çocuklara birçok açıdan güvenlikli yaşama alanı sağlamasıdır. Bunun için evlenmeyi düşünen kişilerin evliliğin getirdiği sorumlulukları alabilecek, maddi ve manevi olarak bağımsız yaşayabilen belli bir psikolojik olgunluğa erişmiş olması evlenmenin ön koşulu olmalıdır.
Evlenecek kişilerde olması gereken başlıca özelliklerden biri halk arasında kullanılan bir ifadeyle “geçim ehli” olmaktır.
Geçim ehli olmanın bilimsel açılımını yapacak olursak bir takım nezaket konularının ve iletişim becerilerinin detaylarını buluruz.
Bizi geçim ehli yapan bu detaylardan bazılarını maddeler halinde sıralayıp bugünkü yazıyı noktalıyorum;
1. Kişisel ihtiyaç, istek ve rahatsızlıklarını doğru anlama ve ifade etme becerisi
2. Başka birini yargısız, yorumsuz dinleme ve anlama becerisi
3. Çatışmaya sebep olan konularda objektif bakış açısı geliştirme ve uzlaşma becerisi
4. Sorun çözme veya çıkan sorunlardaki kendi payını görme becerisi (başka bir söylemle, sürekli haklılık iddiasından arınmış olmak)
5. Eşit ve adil bir birliktelik için gereken işlevsel ve gerçekçi sorumlulukları alma becerisi.
Sadece birkaç madesini belirttiğim “geçim ehli” olma konusunun “beş adımda sosyalleş, on adımda zengin ol” türünden reklamatik piyasa kitaplarından veya gündüz kuşağı programlarından öğrenilemeyeceğini, kişilik gelişimi ve bireysel farklılıklar, uyum ve uyumsuzluk konularının göz ardı edilmemesi gerektiğini belirtmek isterim.
Sevgiyle kalın