Tweet |
Aslan açıklamasında: “Çanakkale'de üretim yapan Dardanel fabrikasında kırkı aşkın işçinin Covid-19 testi pozitif çıkınca işveren 26 Temmuz'dan başlamak üzere 15 gün boyunca fabrikanın kapalı devre üretim yapılmasına karar verdi. İşveren bu hukuk ve insanlık dışı kararı alırken Çanakkale Valiliği İl Umumi Hıfzıssıhha Kurulu'nun Dardanel Önentaş Gıda Sanayi AŞ için almış olduğu 15 günlük karantina kararını dayanak gösterdi.
Ancak Çanakkale Belediye Başkan Yardımcısı'nın yapmış olduğu açıklama, kararın aceleye geldiği ve yeterli bir inceleme yapılmadan imzalandığı yönündedir. Covid-19 virüsünün tüm il çapına yayılması riski karşısında yapılması gerekeni kentin tüm yöneticileri bilmektedir: İşçilerin ve halkın sağlığı için işletmenin 15 gün süreyle kapatılması, işçilerin aileleriyle birlikte etkili bir karantina süresi geçirmesi gerekmektedir. Ancak herkesin bildiği bu bilimsel gerçek, İl Umumi Hıfzıssıhha Kurulu'nun almış olduğu karara yazılmamıştır. İşçilerin çalıştırılıp çalıştırılmayacağı tümüyle işverenin insafına bırakılmıştır.
İşveren tarafından üretime ara verilmemiş, tüm koşullar zorlanarak üretime devam edilmiştir ve edilmektedir. "Kapalı devre çalışma sistemi” adı altında üretimin sürmesi tümüyle hukuk dışıdır, yasal dayanağı yoktur. Çalışma, Aile ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ile Sağlık Bakanlığı, işçileri ve halkın sağlığını tehdit eden bu hukuksuzluğa duyarsız kalmış, şu ana kadar yazılı taleplerimize bir cevap vermemiştir. Çanakkale Valiliği, Belediye Başkanlığı ve İl Umumi Hıfzıssıhha Kurulu'na yazdığımız yazılara da yanıt gelmemiştir.
Son dönemlerde Covid-19 salgını ülke çapında yeniden hız kazanmış, işçiler işyerlerinde kitlesel olarak koronavirüse yakalanmaya başlamıştır. İşçilerin ve halkın sağlığı pahasına "çarklar dönecek” ısrarı ile duyurulan normalleşme sürecinde, "sürü bağışıklığı” politikası devam etmekte, Covid-19 bir işçi sınıfı hastalığı olarak yayılmaktadır.
Dardanel'de çalışan ve yüzde 95'i kadınlardan oluşan 1000'e yakın işçi tedirgin ve kaygılıdır. İşçiler işten atılma ve işsiz kalma korkusu nedeniyle, yurtlarda kalarak çalışmak zorunda kalmışlardır. İşyerindeki keyfi uygulamalar ve baskılar işçileri derinden yaralamaktadır. Aileler, çocuklar ve işçiler diken üstündedirler ve kendilerini güvencede görmemektedirler. Karın tokluğuna çalışmak zorunda kalan Dardanel işçilerine bir de ölümüne üretim dayatılmaktadır.
Israrla soruyoruz:
Kaz Dağları'nın delik deşik edilmesine, siyanürle altın aranmasına ses çıkarmayanlar, teşvik edenler, doğa için buluşanları karga tulumba gözaltına alanlar nedense Dardanel işvereninin haksız, hukuksuz ve sağlığı tehdit eden uygulamalarına bir şey dememekte, demek istememektedir.
Patron örgütlerinin dehşet verici talepleri hukuk dışı biçimde devreye sokulmaktadır. MÜSİAD'ın izole üretim merkezleri, MESS'in MESS-Safe (Elektronik pranga) gibi işçiler üzerinde baskıyı ve denetimi artırmaya yönelik projeleri hayata geçirilmeye başlanmıştır. İşverenlerin bu tutumu iktidarın "İşçilerin yaşamı pahasına çarklar dönsün” diye özetlenebilecek politikalarından bağımsız değildir. İşçiler birleşmediği ve örgütlenmediği sürece durum değişmeyecektir.
DİSK olarak salgının önlenmesi konusunda önerilerimizi defalarca söyledik ve söylemeye devam edeceğiz. Salgının önlenmesi, işçilerin sağlıklı koşullarda ve ortamlarda çalışması için etkin bir karantina gereklidir. Karantina sürecinde çalıştırma zorunlu değildir, kabul edilemez bir uygulamadır, sağlığa zararlıdır.
Güncel verilerle, Dardanel fabrikasında 150'yi aşkın işçinin Covid-19 testinin pozitif olması, 56 işçinin hastanede yatması sonucu, testi pozitif işçi sayısının giderek yükselmeye devam edeceği ve bu durumun işçilerin sağlığını olumsuz etkileyeceği açıktır. Dardanel örneğinden hareketle, salgına karşı işçilerin ve halkın sağlığının korunması için yapılması gerekenleri bir kez daha sıralıyoruz: