şişli escort -
escorts
مواقع مراهنات ギャンブル مواقع مراهنات مواقع مراهنات çocuk bornozu çocuk bornozu مواقع مراهنات смотреть порно онлайн ギャンブル ギャンブル ギャンブル ギャンブル ギャンブル ギャンブル ギャンブル المواقع المثيرة deneme pornosu çeken siteler
Bugun...

Cübbeli, Devletle Çalışma Mesajı Veriyor

Hasan Köse, cemaatlerin eğitim alanında var olmamaları gerektiğini ama özellikle de 18 yaş altına yönelik eğitimlerden elini ayağını çekmesi gerektiği görüşünde. Devletin istihbarat aygıtına dönüştürme çabalarının kurbanı olduğunu söyleyen Köse, cemaat ve toplumun dikey ve hiyerarşik örgütlenmesine karşı önlemler alınması gerektiğini savlıyor.
facebook-paylas
 Tarih: 26-09-2020 13:56:20

Cübbeli, Devletle Çalışma Mesajı Veriyor

Bazı cemaat ve tarikatlar, Cumhuriyet döneminde bir yandan doğrudan devletin örgütlenmesine katkıda bulunduğu yapılardı. Bütün bu birlikteliğe rağmen bir taraftan da kamuoyu ve basında cemaatlerin baş ağrıtan yapılar olduğuna dair serzenişlere de tanık olunmakta. Cemaatlerin topluma yaşattığı sorunlar, çözüm önerileri ve modern çağda var oluş koşulları üzerine araştırmacı yazar Hasan Köse ile konuştuk.

 

Cemaat kavramına dini ve sosyolojik açıdan baktığımızda şu anki cemaat algısıyla İslam tarihinde anlaşıldığı şekliyle cemaat kavramı arasındaki farklar nelerdir?

Tarih boyunca farklı grupları tevhid ederek, grupların gücünü aşıp kamusal bir güç sağlamak iki şekilde mümkün olmuştur. Ya Haniflerin yüksek bir vukufiyetle tespit ettiği “yüksek nass ve emirlik” ya da bir grubun diğerlerini kahredici bir güçle sindirmesidir. (Farabi, Medinetül Fazıla) Bir dönem başarılı olsalar da Haniflerin bütün çabalarına rağmen grupları aşan kamusal ilkeler Mekke’de hâkim kılınamamıştır. Bu iki yolu da deneyenler hep olmuştur.

Bir yazınızda “Türkiye’deki “cemaat ve tarikatların” tamamı ulusal sınırlar içinde ve dışında dikey hiyerarşik yönetim kademe ve alanlarıyla örgütlenmiş, otokratik yönetim hiyerarşisine sahip yapılardır” diyorsunuz. Bunu biraz açar mısınız?

İfade etmeye çalıştığımız, yatay örgütlenme ve komünâllik; tarih ve günümüz örneklerinin analizleriyle, olumsuz ve olumlu örneklerin ayrıştırılması, ideoloji ve alan gözetmeksizin sosyal tabiata uygun, gerek seküler ve gerekse dini cemaatler için geçerli üst hukuki ilkelere ulaşma çabasıdır. Ayrım gözetmeksin hiçbir cemaatin toplum içinde ve kamu kurumlarında hiyerarşik bir şemayla örgütlenmesine izin verilemez. Verilmemelidir. Yoksa FETÖ’den yeterli ders alınmış olmaz. Görünen köye kılavuz aramanın gereği yoktur. Olay kör göze parmak ortadadır. Fiilen hangi yabancı örgütün hangi cemaati kuluçka ve trojen olarak kullandığını bilmek bizim işimiz değildir.

 

CEMAATLERİN DEVLETLEŞMESİNE İZİN VERİLEMEZ

Peki izin verilmemelidir derken polisiye tedbirler ve güvenlikçi bir bakış açısıyla çözümleme gerekiyor mu diyorsunuz?

Meselenin iki boyutu var. Bir tanesi, cemaat olgusunun insanları tepeden tırnağa bütün kuşaklarıyla beraber aile ve çocuklarına kadar meslek alanlarına göre ve özellikle de kamuda hiyerarşik bir şekilde bir yönetim başlığı altında örgütlüyor. Dikey örgütlenme dediğimiz bu. Bir diğer husus, mekâna göre idari ve bölgesel birimlere göre ayrılarak bir yönetim hiyerarşisi oluşturmasıdır. Bunun adı tarihin her döneminde devlettir. Yalnızca bunun için gerekli güce ulaşması gerekir.

 

DEVLET DİKEY ÖRGÜTLENEN CEMAATLERİ DAĞITMALIDIR

Peki çözüm polisiye tedbirler diyorsunuz..

Cemaatler serbest bırakılmalı ancak bu şekilde bir örgütlenme şemasıyla örgütlenenler de dağıtılmalı. Hem de adli polisiye tedbirlerle bu yapılmalı. Demelidir ki sendika yasası yokken biz örgütlendik ve bölge başkanlıkları da kurduk. İdari şemamızda bölge başkanlığı yok, Türkiye’nin gerçekleriyle baktığımızda bu, anayasaya aykırı.

 

CEMAATLER DEVLETİN İSTİHBARAT BİRİMİ OLMAKTAN KURTARILMALIDIR

O zaman devletin cemaatlerin içine istihbarat unsurlarıyla sızıp süreci tespit edip bu tür hiyerarşik örgütlenme içinde olanları dağıtması gerekiyor diyorsunuz. Yanlış mı anladım?

Daha öte bir şey söylüyorum. Bu işleri bu hale getiren MİT’tir, askeri istihbarattır, NATO ve CIA’dır. 1950 sonrası devletin Sovyet yayılmacılığına karşı almış olduğumuz konumlanmadır. Özelde budur. Genelde ise devletlerin dini ya da beşeri bu tür yapıları birer istihbarat aygıtı olarak kullanmış olmalarıdır. Bir ötesini söylüyorum, doğrudan istihbarat örgütleri bunları yönetmektedir. Bu, cemaatlerin kendi dokusunu yani hizmete ve topluma yararlı olmaya dayalı felsefesini de bozmaktadır. Cemaatler, devletin istihbarat örgütleri ve kontra ispiyonaj alanı olmaktan kurtarılmalıdır.

Cemaatlerin esas sorunu ulusal güvenliği tehdit etmesi değildir. Cemaatlerin esas sorunu çatışmacı cihetleri sebebiyle toplumu birbirine yabancılaştırmasıdır. Daha da kötüsü çocukluktan itibaren insanları içlerine alarak eğitim üzerinden bu yabancılaşmayı gerçekleştirmesidir. Esas büyük tehlike budur.

 

KURAN KURSLARI KAPALI YAPILAR VE HEDONİST ARZULARA HİZMET EDECEK ŞEKİLDE YAPILANIYOR

Sizce şu an cemaat olarak tanımlanan yapıların en temel sorunları neler? Son olarak yaşanan çocuk istismarı skandalı sizce cemaat ve tarikatlarla ilgili bazı şeylerin yanlış gittiğini göstermiyor mu?

Cemaatler kamusal bir hukuki tanım, sınır ve sınırlamadan azade oldukları için toplumu ve kamu gücünü istismar ederek, siyasi ve idari angajmanların da etkisiyle alanlarını ve hadlerini aşarak azmanlaşmaya devam ediyor. Toplumsal dengelemeyi aşacak güce ulaştılar ve maalesef bu alanda bir “anti-tröst yasamız” yok. Sivil ve resmi kamusal denetimden uzaklar. Kamusal meşruiyet kazanmak için yasal boşluklardan yararlanarak astıkları tabelaların tamamı fason. Resmi şirket, okul, kurs, vakıf, dernek ve yurtlarının yasal yöneticileri göstermelik, yetkisiz ve etkisizdir. Vakıf ve dernekleri, Mevlana’nın ifadesiyle “haktan aldıklarını halka dağıtmak” yerine halktan aldıklarını faize ve güç temerküzüne yarayacak alanlara yatırarak ve müntesiplerini de sömürerek cemaat lordlarına aktarılmaktadır.

Yurtlar ve yatılı Kur’an kurslarının yapıları kapalı olduğu için arzuları baskılanmış olarak yetişmiş kişilerin hedonist hazlarına hizmet edecek şekilde dışarıya kapalı, çocuklar için çaresiz imkân ve ortamlar hazırlıyor. Hükümetin cemaatlerin ıslahı adına adım atması için illa “Boğaz Köprüsü’nü tanklarla çevirmesi mi” gerekiyor?

 

CEMAATLERİN 18 YAŞ ALTINA EĞİTİM VERMESİ YASAKLANMALI

 

.

Elbette cemaat ve tarikatlar gibi karmaşık yapıların sorunlarına ilişkin hazır çözümler üretmek zordur belki ama yine buna katkı sağlayacak neler söylenebilir?

Yöntemleri, tarihi seyri, ibadet anlayışları itibariyle farklılıklar arz etse de tarikatlar sosyal olarak cemaattir ve bugün amaç, iş, oluş ve eylemleri itibarıyla aynıdırlar. Kamu sorumluluğu niyet okumaz, beyan edilen amaç, iş, oluş ve eylemlere bakar. Bunlara bakıldığında hem kendilerini refere ettikleri kurucu ilkelere hem de beyan ettikleri amaç ve ilkesel tanımlara aykırı davrandıkları görülüyor. Mevlana Halid-i Bağdadî’nin tayin ettiği “halifelerine” verdiği beratta “devlet adamlarıyla yalnız görüşmeyi, hediye kabul etmeyi, yaşadıkları beldeden evlenmeyi, mal biriktirmeyi ve tekkenin kapısını başka meşreplere kapatmayı yasakladığı” görülüyor. Bugün hangi tarikatın tekkesi diğer tarikatlara açık?

Tasavvuf büyükleri “şeriat bilmeyene tarikat vermeyi yasaklıyor”. Bugün bazı tarikat büyüklerinin medreselerde ders vermesinden yola çıkılarak “medreselerde çocuklara tarikat verildiği” gibi köksüz bir kanaat vardır. Şeyh Fakirullah Erzurumlu İbrahim Hakkı’ya medrese tahsilinden sonra, yetişkinken tarikat vermeye başlamıştır. Şeyh Bedrettin dini ve beşeri ilimler tahsilini bitirdikten sonra Mısır’a giderek “tarikat almıştır”. İbn-i Haldun, Kadı İbn-i Arabi’den nakille tasdik ederek “on yaşından önce çocuklara beden eğitimi, tabiat bilgisi, ilmihal, dil ve matematikten başka anlamını bilmediği metinleri (Kuran) ezberletmenin akıl gelişimine zarar verdiğini” beyan etmektedir.

 

Salt bu ilkelerden dolayı;

1- Cemaatlerin 18 yaş altı çocuklara yaygın ve örgün eğitim vermesi yasaklanmalı, cemaatler tarihte olduğu gibi yetişkin eğitimiyle ve kendi ibadetleriyle uğraşmalıdır.

2- Tüm cemaat iltisak ve irtibatlı eğitim kurumlarına el koyulmalı, çocuk eğitimi akademik ve pedagojik yönleri kamusal ilkelerle MEB Temel Kanunu ana çerçevesine uygun olarak, dini bilgi gereksinimleri de velilerinin rızası doğrultusunda “devlet okullarında veya sivil özel okullarda” sivil kişi ve kurumlarca kamu denetimi esasları ile yürütülmelidir.

3- Özel okullarda ve kamu kurumlarında fiilen kadrolaşmış cemaat mensuplarının “paralel müfredatlar” uygulaması önlenmelidir. Unutulmamalıdır ki Fatih Sultan Mehmet ve Kanuni Sultan Süleyman dahi kurdukları medreselerin genel çerçevesi hariç müfredatını belirlememiş/belirleyememişlerdir. Müfredat kadim sivil ulemanın eserlerinden yapılan seçkiyle tayin edilen tamamen özerk müderris tarafından belirlenmiştir.

Duvar 

Etiketler

  YORUMLAR YORUM YAP | 0 Yorum
  FACEBOOK YORUM
Yorum
  DİĞER GÜNDEM Haberleri
  • BUGÜN ÇOK OKUNANLAR
  • BU HAFTA ÇOK OKUNANLAR
  • BU AY ÇOK OKUNANLAR
  HABER ARŞİVİ
  HAVA DURUMU
  NAMAZ VAKİTLERİ
nöbetçi eczaneler
  HABER ARA
Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
YUKARI YUKARI