Tweet |
Türkiye’nin dış ticaret hacminin 2020 Aralık ayında bir önceki yılın yani tam da Covid-19 pandemisinin başladığı dönemle mukayese edildiğinde yüzde 13,58 oranında artış gösterdiğini belirten Özdemir; “2020 yılındaki toplam dış ticaret hacmimiz ise 388 milyar 939 milyon dolar olarak gerçekleşmiştir. Yine, 2020 yılı içerisinde küresel ticaret hacmi Birleşmiş Milletler Ticaret ve Kalkınma Konferansı verilere göre 2019 yılıyla mukayese edildiğinde yüzde 9 oranında azalmıştır. Türkiye bu daralmadan en az etkilenen ve en hızlı toparlanma gösteren ülkeler arasında en üst sırada bulunmaktadır.” açıklamasında bulundu.
ARA BULUCULUK SÜRECİ 2013 YILINDA BAŞLAMIŞTIR
Ara buluculuk sürecinin ilk olarak Türkiye’de 14 Kasım 2013 tarihinde uygulamaya geçtiğini ifade eden Özdemir şöyle devam etti:
“Gelinen noktada ve bugünkü verilere baktığımızda 1 milyon 917 bin 869 dosyanın ara buluculuk sürecine girdiği ve bu çalışmaların diğer ülkelerce de dikkatle takip edildiği yine ifade edilmektedir. Ayrıca iş dünyasına katkı sağlayan ara buluculuk sistemi, mahkemelerimizdeki yükü de azaltmış, sadece ekonomi ve ticari faaliyetlere katkı sağlamakla kalmamış, hukuk sistemimize de değer biçmiş ve yine, fayda sağlamıştır. Aynı gayretler bugün dünyanın pek çok ülkesi tarafından da uygulamaya geçirilmiştir.”
GÜVENLİK KONSEYİ ÜLKELERİ ADİL DEĞİLDİR
MHP Kayseri Milletvekili İsmail Özdemir; Birleşmiş Milletlerin kurulduğu dönemdeki dünya koşullarının artık bugün mümkün olmadığını ifade ederek, “Ne siyasi ne ekonomik ne de başka bir kıstasla ele alındığında asla 1940'lı yılların günümüz ve özellikle de 21'inci yüzyılın geri kalan dönemiyle mukayese edilemeyeceği açıktır. Nükleer silahların yahut balistik teknolojinin yaygınlaşmasının önlenmesi, sadece bu silahlara sahip olmayan ülkelerin çabalarını sınırlandırma gibi absürt bir yaklaşımla küresel güvenliği daha ciddi bir risk alanı hâline getiriyor.”
“Söz gelimi, nükleer silaha sahip olduğu iddia edilen İsrail'in faaliyetlerine kimse, bilhassa da Güvenlik Konseyi üyesi ülkeler bugünlerde ses çıkarmazken diğer ülkelerin çabalarının küresel barışı olumsuz etkileyeceği yorumundan hareketle farklı bir gayret yürütülüyor. Bu yaklaşımın adil olduğu söylenemez. Var olan bir kabul, her ülke nazarında aynı yaklaşımla ele alınmalıdır. Bu yapılmıyorsa amaç, barış ve istikrarı tesis etmek değil; aksine, seçilmiş ve belirlenmiş ülkelerin üstünlüğünü kurabilmektir ki bunun kabulü de mümkün değildir.” açıklamasında bulundu.
BİRLEŞMİŞ MİLLETLER YAPISAL OLARAK YENİDEN GÖZDEN GEÇİRİLMELİDİR
Covid-19 pandemisi dahi, başlı başına Birleşmiş Milletler ile bu bünyede çalışan uluslararası kuruluşların yetersizliğine dikkat çeken Özdemir; “Ne hastalığın zamanında teşhisinde ve diğer ülkelerle paylaşılmasında ne tedavisinde ne de -şimdilerde görüldüğü üzere- aşılamanın adil bir şekilde yapılmasında ve uygulanmasında Birleşmiş Milletler, mevcut yapısıyla başarılı olamamıştır. Şimdi yeni bir tehlike daha insanlığın hemen karşısında bulunurken hâlâ iklim değişikliği gibi, yıkıcı etkileri olan bir süreçle alakalı sağlıklı iş birliği mekanizması kurulamamıştır.” açıklamasında bulunarak, iklim değişikliğiyle mücadelenin başarılı bir şekilde yönetilememesi hâlinin beraberinde yıkıcı bir buhran ve kaos dönemini de getirebileceğini belirterek şöyle devam etti:
“Dolayısıyla insanlığı bekleyen böylesine büyük, yeni ve güncel riskler karşısında Birleşmiş Milletlerin yapısal olarak gözden geçirmesi ve yeniden ele alınması acil bir ihtiyaçtır. Temel ölçü mutlak suretle insanlığın huzurunun tesis edildiği bir yapı olmalıdır ve bu kapsamda da ülkemizin sürekli ifade ettiği dünyanın 5'ten büyük olduğu gerçeği her tarafça dikkatlice ve üzerinde hassasiyetle düşünülmesi gereken bir konudur. Her ne kadar Güvenlik Konseyi üyesi ülkelerin ilk etapta buna sıcak bakmayan bir tutum takınmaları gözlemlense de kaçınılmaz gelişmeler kapımıza geldiğinde dünyanın huzur ve barışı için yeni veya revize edilmiş bir küresel sisteme geçilmenin ne derecede zorunluluk olduğu görülecektir.”