"Maalesef ülkemizde bazı kesimlerde bir şükürsüzlük, tatminsizlik, karamsarlık hali aldı başını gidiyor. Halbuki önce elimizdekilere şükredeceğiz. Bunu en iyi siz işçi kardeşlerimiz bilir." Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan işçilerle yaptığı iftar toplantısında böyle söyledi.
İşçiler, emekçiler ellerindeki var olanlarında yok edildiğini, ellerinde ki haklarının da sermaye yanlısı iktidarların, hükümetlerin çıkardığı yasalarla alınmaya çalışıldığını görmeli ve haklarını korumak için şükür etmek değil mücadele etmek zorundadır. Benim düşüncem işçiler emekçiler, yoksullar şimdiye kadar genelde şükür ettikleri için, kaderleri olmadığı halde işsizliği, açlığı, yoksulluğu kader olarak öğrendikleri, onlara öğretildiği için bugün ülkemiz de işçiler, emekçiler emeklerinin karşılığını alamamakta ve insan onuruna yakışır bir yaşam sürmemektedir. İnsanlar neye şükrederler başlarını sokacakları bir evleri varsa, sağlıklı beslenebiliyor, istediklerini yiyor, alabiliyorsa ve bedenen, ruhen sağlıklılarsa, çalışarak, emek harcayarak geçimlerini sağlayacakları bir işleri, güçleri varsa, gelecek kaygısı duymadan, yarın ne yiyeceğim, giyeceğim, yarın işten çıkarılacak mıyım, çocuklarım iş bulacak mı? vb kaygıları taşımadan yaşam sürebiliyorsa şükreder.
İşçiler emeklerinin karşılığının verilmediğini, sigortasız, düşük ücretle günde 10-12 saat çalışmalarına rağmen insan onuruna yakışır bir yaşam sürmediğini de çok iyi bilir. 1980 den sonra 12 Eylül darbesi ile birlikte iktidara gelen hükümetlerin sermaye, patron yanlısı olduğunu, patronlara vergi afları çıkardıklarını, teşvik kredileri verdiklerini ve de vergi borçlarını sildiklerini de çok iyi bilir. Sayın Cumhurbaşkanı R.Tayyip Erdoğan “Adalete güven arttı. Mahkemenin Gezi davası kararı üzerinden de Mahkeme kararlarına saygı duyulmalıdır.” Demiş
Gülmek geliyor içimden, aynı zamanda da kızgınlık, öfke duygusu hissediyorum. Bu cümleler söylenirken de aklımızla dalga geçildiğini, zannediyorum. Yada bu cümleleri kuranlar ülkemiz Türkiye yi değil de hukukun, demokrasinin az çok işlediği Avrupa ülkesini yönettiklerini, orada hükümet olduklarını sanıyorlar.
Mahkeme kararlarına saygı duyulmasını isteyen hükümet yetkilisi mahkeme kararları olmadan daha yargılayıp karar vermemişken Rahip Brunson u ABD Başkanının ısrarı ile niçin bıraktırmış, ABD ye gitmesine izin vermişlerdir. Aynı şekilde Almanya Başbakanı Angela Merkel in talebi ile Almanya vatandaşı saygı duyulmasını istedikleri mahkemelerimiz daha yargılamadan gitmesine izin verilmiş, serbest bırakılması sağlanmıştır. Bunları gören, bilen bir yurttaş olarak adalete güvenim artmış olabilir mi? Yada azda olsa adalete olan güvenimin tümden kaybolmasına mı neden olur? Ya da hukuksuz, hiçbir gerekçe gösterilmeden keyfi olarak KHK ile ihraç edilmiş ve hakkında hiçbir idari ve hukuki dava, inceleme açılmamış, suçlama yapılmamış, 5 yıldır dosyası OHAL komisyonunda bekletilen yurttaşlar olarak adalete güvenimiz nasıl artmış olabilir. Yüz binlerce KHK mağduru vatandaşımız ve aileleri bu hukuksuzluğu, keyfiliği yaşamış, yaşamakta iken adalete güvenleri gerçekten artmış olabilir mi? İnsanlar keyfi olarak aylarca, yıllarca mahkemelere çıkarılmadan hapis yatırılıyor iken, insanlar düşüncelerinden dolayı cezalandırılırken adalete güven nasıl artmış olabilir? İmzacısı olduğumuz Anayasamız da yeri olmasına rağmen AHİM (Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin) kararları uygulanmaz, yerine getirilmez iken, insanlarımız hakkını aramak için AHİM e başvurular yaparken, on milyonlarca insanımız, yıllarca mahkeme kapılarında adalet için beklerken adalete güven artmış olabilir mi? Yada mahkeme kakarlarına rağmen, suçsuzluğunu ispatladıkları halde görevlerine başlatılmayan, işlerine dönemeyen yurttaşımız varken bunların adalete olan güveni artmış olabilir mi? Mahkeme kararlarına saygı duyulmalı diyen hükümet yetkilisi, yetkilileri, idareciler mahkemelerin kararlarına rağmen vatandaşlarımızı niçin görevlerine başlatmamaktadırlar. Saygı duyulmasını istedikleri Mahkemelerin vermiş olduğu kararlara kendileri niçin saygı duymamaktadırlar. Mahkemelerimiz, hakimlerimiz adaletin terazisine, toplum vicdanına ve hukukun gerekliliği doğrultusunda karar vermesi gerekirken, iktidarın istekleri ve beklentisi doğrultusunda siyasi olarak hukuk kararları verirken gerçekten adalete güven artmakta mıdır?
Yıllar önce okuduğum bir kitapta adalet ve yasalar ile ilgili şöyle bir söz vardı? “Yasalar, adalet örümcek ağına benzer, güçlüler (siz bunu zenginler, patronlar olarak düşünün) ağı yırtıp geçer, güçsüzler, emekçiler, yoksullar ise ağa takılır” bugün ülkemiz de adalette, hukuk da bu süreci yaşıyoruz. Başka söze gerek var mı?
Orhan KARAKAYA
Eski SES Kayseri Şube Başkanı