Bir Ülke Düşlüyorum!

Ailenin babası nasılki hiçbir evladını, vicdanını harekete geçirerek eşitlikten muaf tutmayıp adil ve hakkaniyetli davranarak bir hayat yaşatıyorsa işte öyle bir ülke düşlüyorum!

 

Aynı babanın evin dışındaki çocuklara, insanlara da evlatlarına davrandığı gibi bir ülke düşlüyorum.

 

Ve o babanın yaşattığı hayata sahip olan çocukların da kendi dünyalarını vicdanlarını harekete geçirerek yaşadıkları bir ülke düşlüyorum!

 

Sokakların dolu insanlar birbirine bu düzlemde sevgi ve saygıyı temel prensip sayıp yaşamın kendisine dair ilericiliğine ve gelişme boyutunu yükseltmeye dair kafa yorduğu bir ülke düşlüyorum!

 

Yönetim şeklinin insanları karşı karşıya getiren politik hamlelerden uzak duran bir yapıya bürünüp, kendisinden olmayanı da ülke için mücadele eden bir anlayış sayarak kendisine duyulmasını istediği rakibine duyan siyasilerin olduğu bir ülke düşlüyorum!

 

İnsanlara, seçim öncesi farklı, seçim sonrası farklı yaklaşım güden bir anlayışın değil, seçimde tek sermayesi olan insanın hizmet alması ve rahat koşullarda bilimsel ve özgürlüklerle dolu yarınlarda yaşaması gerektiğine inanan siyasal iktidara sahip bir ülke düşlüyorum!

 

İnsanı, insanlık dışı ve yüz kızartıcı hiçbir suç ya da, olayın aklına dahi gelemeyeceği koşullarda yaşatan kültürel zenginlik dolu mozaiğe sahip bir ülke düşlüyorum!

 

İnsanların, ekonomik koşullarının ağırlaşmasıyla aklınıza gelebilecek (hırsızlık, dolandırıcılık, sahtekarlık, kapkaç, gasp, darp, yaralama, cinayet, taciz, tecavüz, fuhuş, uyuşturucu tacirliği vs.) her türlü insanlık dışı suça bulaşmadığı bir ülke düşlüyorum!

 

İnsanları evdeki baba nasıl ki; kardeşler arasında bir ayrım yapmadan vicdanını hareket geçirip eşit, adil ve hakkaniyetli bir yaşam sunuyorsa, siyasi iktidarın (Cumhurbaşkanı, Başbakan) da ülkesindeki dini, mezhepsel, etnik, ırk olarak birbirinden ayrılan insanlara babalık yaptığı ve onların kardeş olduklarını yaptığı babalıkla hatırlatan bir ülke düşlüyorum!

 

İnsanların sahip olduğu her değer bir başkasının değeri olmasa dahi en az kendi değeri kadar saygı duyduğu, insanlar arasında doğan karşıtlığın silah ile değil, diyalog yöntemiyle çözüme kavuşturulmak istendiği bir ülke düşlüyorum!

 

Düşüncelerini, monarşi sistemde yönetme arzusu taşıyan siyasal yapılara teslim eden insanlığın, inandığı liderin söyleminde yalan kavramını aklına dahi getirmeden saf ve temiz duygularını sömürttüğünü göremediğinden dini açıdan günahı bile bile işlemediği, işlettirilmediği bir ülke düşlüyorum!

 

Eğitimin tavan yaptığı, her alandaki yaşam koşullarının sağlıklı hale geldiği, bilimsel çalışmalarıyla her alanda başarılı sağlayacak alanlar belirleyen çocuklara sahip babanın olduğu bir ülke düşlüyorum!

 

İnsanların birbirlerini basamak olarak görmek yerine, paylaşma olgusuyla güçlerini birleştiren bir düşünce yöntemiyle kendi ülkesi dışındaki sınırları ve sınıfları ortadan kaldıran bir ülke düşlüyorum!

 

siyasi otoritenin bu coğrafyada dünyanın döngüsüne göre 100 yıl sonra arındığı ve kimi coğrafyada insanların şu an yaşadığı gerçekliğe bir gün kavuşacağımızı. Savunma alanına yatırımlarla savaş çığırtkanlığı değil, dünya barışına dayalı bir dünyayı göreceğimiz bir ülke düşlüyorum!

 

İnsanların düşüncelerini teslim ettikleri siyasal yapıların insanı insana kırdıran anlayıştan uzak olduğu, hatta siyasi otoritenin insanları yönetme arzusunun yok edildiği ve kimsenin düşüncesini teslim etmediği bir ülke düşlüyorum!

 

Emek-Sermaye çelişkisini dayatan ve ezilen bir toplum doğuran, gölgesinden yararlanmadığı ağacı kesen kan emici vampir kapitalizmin egemenliğini yitirdiği bir dünyada yaşacağımızı hepimiz biliyoruz. Biz göremeyeceğiz ama bizden sonrakilerin yaşayacağı bir dünyayı tez elden kurabilecek bir ülke düşlüyorum!

 

Sanatçının bol, sanatın hakim olduğu, sanatseverlerle dolu bir ülke düşlüyorum.

 

Zira insanlık ülkelere değil, dünyaya doğdu. Tel örgüleri çekerek dünyayı bölen insanlık, bir gün birleşecektir. İşte ben, her şeyin bizim olduğu ama hiçbir şeyin bizim olmadığı koşullara hakim bir ülke düşlüyorum!